
Dijital Çağın Karanlık Yüzü Siber Zorbalık

Günümüzde teknolojik devrim, insanlık tarihinin en radikal dönüşümlerinden birini teşkil etmektedir. Bu dönüşüm, yalnızca iletişim biçimlerimizi değil, aynı zamanda sosyal etkileşimlerimizin temel dinamiklerini ve gündelik yaşam pratiklerimizi de kökten değiştirmiştir. Ancak tarihteki tüm büyük devrimler gibi, dijital devrim de kendi paradokslarını ve karanlık yanlarını beraberinde getirmiştir. Dijitalleşme süreci, bireyler arasında coğrafi sınırları anlamsız kılan yeni bağlantı biçimleri yaratırken, bu bağlantıların patolojik bir formu olarak "siber zorbalık" fenomeni ortaya çıkmıştır.
Siber zorbalık, postmodern toplumun en çarpıcı sosyal patolojilerinden biridir. Kavram olarak ilk kez Kanadalı eğitimci Bill Belsey tarafından 2000'li yılların başında tanımlanan bu olgu, dijital teknolojilerin yaygınlaşmasıyla birlikte küresel bir tehdit haline gelmiştir. Dijital iletişim araçlarının sağladığı anonimlik perdesi ve mesafe güvencesi, geleneksel zorbalık biçimlerinin dijital ortama aktarılmasını kolaylaştırmış, bu da şiddetin yeni ve daha sinsi bir formunun ortaya çıkmasına yol açmıştır. Siber zorbalığın temel karakteristiği, dijital platformlar aracılığıyla kasıtlı, tekrarlayan ve sistematik olarak bir birey veya gruba zarar verme niyeti taşıyan davranışlar bütünü olmasıdır. Geleneksel zorbalıktan farklı olarak, siber zorbalık zaman ve mekân sınırlaması olmaksızın sürdürülebilir, içeriği anında milyonlarca kişiye ulaştırılabilir ve çoğu zaman failin kimliği gizlenerek gerçekleştirilebilir. Bu özellikler, siber zorbalığın mağdurlar üzerindeki etkisini katbekat artırmaktadır.
Psikolojik araştırmalar, siber zorbalığın özellikle ergenlik dönemindeki bireylerde derin travmalara yol açtığını ortaya koymaktadır. Amerikan Psikoloji Derneği'nin 2022 yılında yaptığı bir araştırma, siber zorbalığa maruz kalan gençlerde depresyon görülme oranının %47, anksiyete bozukluklarının ise %39 daha yüksek olduğunu göstermektedir. Daha da endişe verici olan, Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre siber zorbalık mağduru gençler arasında intihar eğilimlerinin, maruz kalmayan akranlarına oranla üç kat daha fazla görülmesidir. Siber zorbalığın küresel boyutu incelendiğinde, UNESCO'nun 2021 verilerine göre dünya genelinde her üç öğrenciden biri siber zorbalığa maruz kalmaktadır. Bu oran, gelişmiş ülkelerde daha da artarak %40'lara ulaşmaktadır. Özellikle pandemi döneminde artan dijital etkileşim, siber zorbalık vakalarında %70'e varan bir artışa yol açmıştır.
Sosyolojik açıdan bakıldığında, siber zorbalık yalnızca bireysel bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal yapının dijitalleşme sürecindeki patolojik bir yansımasıdır. Dijital platformların sağladığı "sanal cesaret", bireylerin gerçek hayatta sergilemeyecekleri saldırgan davranışları sergilemelerine olanak tanımaktadır. Bu durum, toplumsal ilişkilerin niteliğini derinden etkilemekte ve dijital etiğin yeniden tanımlanması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Hukuki boyutu ele alındığında ise, siber zorbalıkla mücadele uluslararası düzeyde koordineli bir yaklaşım gerektirmektedir. Ülkelerin %65'i siber zorbalığı önlemeye yönelik yasal düzenlemeler yapmış olsa da, dijital ortamın sınır tanımaz doğası bu mücadelenin etkinliğini sınırlandırmaktadır. Bu nedenle, siber zorbalıkla mücadelede yalnızca hukuki önlemler yeterli olmamakta, dijital okuryazarlık eğitimleri ve toplumsal farkındalık kampanyaları da büyük önem taşımaktadır.
Siber Zorbalık Nedir?
Siber zorbalık; internet, mobil cihazlar ve sosyal medya platformları gibi dijital iletişim araçları kullanılarak bireylerin kasıtlı olarak tehdit edilmesi, küçük düşürülmesi, aşağılanması veya manipüle edilmesi şeklinde tezahür eden sistematik bir şiddet türüdür. Bu eylemler kimi zaman aleni bir şekilde, kimi zaman da anonim hesaplar vasıtasıyla gerçekleştirilmekte; mağdurlar üzerinde derin psikolojik, sosyal ve hatta fiziksel sonuçlar doğurabilmektedir. Özellikle ergenler ve çocuklar, duygusal gelişimlerinin en kırılgan evresinde olmaları nedeniyle bu tür zorbalığa karşı daha savunmasızdırlar.
Siber Zorbalığın Türleri ve Türk Ceza Kanunu'ndaki Karşılığı
Siber zorbalık, dijital iletişim teknolojilerinin kötüye kullanılması yoluyla bireylerin psikolojik, sosyal, ekonomik ya da bilişimsel bütünlüğünün ihlal edilmesidir. Bu eylemler hem bireyin dijital mahremiyetini hem de ruhsal sağlığını tehdit eder niteliktedir. Türk Ceza Kanunu (TCK), bu tür eylemleri çeşitli suç tipleri altında düzenlemiş ve mağdurların korunmasını amaçlayan hükümler getirmiştir. Siber zorbalık türleri, hem teknik hem de iletişim temelli olmak üzere iki ana başlık altında incelenebilir.
A. Bilişim Sistemine Yönelik Zorbalık (Teknik Bilişim Suçları)
Bu tür siber zorbalık, mağdurun dijital altyapısına doğrudan müdahaleyi içerir. Zorbalık eylemleri, genellikle mağdurun kişisel dijital verilerine izinsiz erişim sağlama, sistemlerini çökertme ya da verilerini silme gibi teknik müdahaleleri kapsar. Bunlar, yalnızca bireyin özel hayatını değil, aynı zamanda sistemsel güvenliğini de tehdit eder. Türk Ceza Kanunu bu eylemleri aşağıdaki hükümlerle düzenlemiştir:
-
Bilişim Sistemine Girme (TCK 243): Mağdurun izni olmaksızın bilişim sistemine erişmek suç sayılır.
-
Sistemi Engelleme, Bozma, Verileri Yok Etme veya Değiştirme (TCK 244): Bilişim sisteminin işleyişini engellemek, sistemdeki verileri silmek ya da tahrif etmek suç teşkil eder.
-
Yasak Cihaz veya Programların Kullanımı (TCK 245/A): Bilişim suçlarında kullanılmak üzere özel olarak tasarlanmış yazılım ya da donanımların üretilmesi, satılması veya kullanılması yasaktır.
Bu suçlar, teknik altyapının korunması açısından yalnızca bireyleri değil, aynı zamanda kamu güvenliğini de ilgilendirmektedir.
B. İletişim Yoluyla Siber Zorbalık (Psikolojik ve Sosyal Eylemler)
İletişim tabanlı siber zorbalık, genellikle dijital ortamda bireylerin sözlü, yazılı ya da görsel yollarla psikolojik baskı altına alınması şeklinde tezahür eder. Bu tür eylemler çoğu zaman tehdit, hakaret, iftira, dijital taciz ya da cinsel içerikli rahatsız edici mesajlarla gerçekleşir. Özellikle kamuya mal olmuş kişiler ve kadınlar bu tür zorbalığın yoğun hedefi hâline gelmektedir. TCK'da bu fiiller şu maddelerle düzenlenmiştir:
-
Tehdit (TCK 106)
-
Hakaret (TCK 125)
-
Kişisel Verilerin Kaydedilmesi (TCK 135)
-
Özel Hayatın Gizliliğini İhlal (TCK 134)
-
İntihara Yönlendirme (TCK 84)
-
Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132)
Bu hükümlerle bireylerin yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda dijital varlıklarının ve ruhsal bütünlüklerinin de korunması hedeflenmiştir.
Siber Zorbalık Türleri
Siber zorbalığın şekilsel olarak kategorize edilmesi, hem hukuki sürecin hem de psikososyal müdahalenin etkinliğini artırır. Aşağıda, bu türler detaylı biçimde ele alınmıştır:
1. Sosyal Medya Üzerinden Taciz ve İtibar Zedeleme
-
Mağdura yönelik hakaret, küfür ve aşağılayıcı içeriklerin paylaşılması
-
Özel mesaj ve görsellerin rızasız biçimde yayımlanması
-
Mağdurun kimliğini taklit eden sahte hesaplar açılarak içerik paylaşılması
-
Asılsız, iftira niteliğinde bilgilerle kişinin sosyal itibarının zedelenmesi
Bu eylemler, özellikle genç bireyler ve kadınlar açısından ciddi travmatik sonuçlara yol açabilmektedir. Sosyal medya platformlarının algoritmaları bu içeriklerin yayılmasını hızlandırarak mağduriyetin boyutunu büyütmektedir.
2. Dijital Mahremiyet İhlali ve Veri İfşası
-
Kişisel bilgilerin (T.C. kimlik numarası, adres, banka hesapları) ifşa edilmesi
-
Özel yazışmalar, e-postalar veya fotoğrafların rızasız biçimde paylaşılması
-
KVKK kapsamında korunması gereken verilerin açık hedef hâline getirilmesi
Bu tür zorbalık, sadece bireysel düzeyde değil, aynı zamanda kurumsal düzeyde de bilgi güvenliğini tehdit eder. Veri ifşası çoğu zaman şantaj, itibar suikastı ya da ticari casusluk amacıyla da yapılmaktadır.
3. Siber Takip (Stalking) ve Dijital Baskı
-
Mağdurun dijital tüm hareketlerinin sistematik biçimde izlenmesi
-
Sosyal medya üzerinden sürekli yorum, beğeni ve mesajla rahatsız edilmesi
-
Tehdit, şantaj ya da manipülasyon içeren dijital içeriklerle baskı kurulması
Siber takip, klasik fiziksel takipten farklı olarak daha az görünür ancak çok daha sürekli ve tahrip edici bir nitelik taşır. Özellikle eski partnerler ya da takıntılı kişiler tarafından uygulanan bu zorbalık türü, mağdurlarda ciddi psikolojik bozulmalara neden olmaktadır.
4. Kimlik Avı (Phishing) ve Hesap Ele Geçirme
-
Sahte web sayfaları veya e-postalar yoluyla kullanıcı bilgilerinin çalınması
-
Ele geçirilen sosyal medya hesaplarının kişisel ifşalara veya dolandırıcılığa alet edilmesi
-
Mağdur adına mesajlar gönderilerek çevresiyle ilişkilerinin bozulması
Kimlik avı, en sık karşılaşılan dijital suçlardan biridir ve özellikle dikkat dağınıklığı yüksek olan kullanıcıları hedef alır. Bu tür saldırılar, yalnızca bireyleri değil, kurumların dijital güvenliğini de tehdit etmektedir.
5. Psikolojik Manipülasyon ve İntihara Teşvik
-
Sürekli aşağılayıcı ve değersizleştirici içeriklerle mağdurun benliğinin zedelenmesi
-
Yalnızlaştırma, dijital ortamda dışlama ve hedef gösterme
-
“Mavi Balina” gibi dijital oyunlarla çocuk ve gençlerin ruhsal sağlığının bozulması ve intihara sürüklenmesi
Bu tür siber zorbalık, yalnızca bireysel travmalara değil, toplumsal düzeyde intihar oranlarının artmasına da neden olabilmektedir. Özellikle ergenlik çağındaki bireyler bu tür manipülasyonlara daha açık hâle gelmektedir.
Bu bütüncül yaklaşım, siber zorbalığın yalnızca teknik bir mesele olmadığını; aynı zamanda ciddi hukuki, psikolojik ve sosyolojik boyutlar taşıdığını göstermektedir. Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri, bu çok boyutlu tehdide karşı hukuki koruma sağlarken, toplumsal farkındalık ve dijital okuryazarlık da bu mücadelenin ayrılmaz bir parçası olmalıdır.
Hukuki Boyut: Türk Hukukunda Siber Zorbalık
Siber zorbalık, Türk Ceza Kanunu başta olmak üzere çeşitli mevzuatlarda doğrudan ya da dolaylı olarak düzenlenmiştir.
A. Türk Ceza Kanunu (TCK) Kapsamında
-
Tehdit (TCK 106): Dijital ortamda yapılan ölüm, yaralama, şantaj içerikli tehditler.
-
Hakaret (TCK 125): Sosyal medya paylaşımları veya mesajlar yoluyla kişilik onurunun zedelenmesi.
-
Kişisel Verilerin Kaydedilmesi ve Yayılması (TCK 135–136): Bilginin mağdur rızası dışında toplanması ve paylaşılması.
-
Bilişim Sistemine Girme (TCK 243): Hesap hackleme, şifre çalma.
-
Verileri Bozma veya Yok Etme (TCK 244): Dijital verilerin zarar görmesi.
-
İntihara Yönlendirme (TCK 84): Siber baskıyla intihara teşvik veya yönlendirme.
B. 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK)
-
Mağdura ait kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde paylaşılması, veri sorumlusu platformlara idari yaptırımların uygulanmasına yol açabilir.
C. Türk Borçlar Kanunu (TBK)
-
Manevi Tazminat (TBK 58): Psikolojik çöküntüye neden olan dijital şiddet sonrası açılabilir.
-
İtibarın Zedelenmesi Nedeniyle Tazminat (TBK 25): Sosyal çevrede saygınlık kaybı yaşayan mağdurlar açısından başvurulabilir.
Siber Zorbalıkla Mücadelede Bireysel ve Kurumsal Sorumluluklar
Bireyler Ne Yapmalı?
-
Delil Toplama: Ekran görüntüsü, link, tarih bilgisiyle birlikte içerikler arşivlenmeli.
-
Şikâyet ve Hukuki Başvuru: Emniyet Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, Cumhuriyet Savcılığı ve KVKK’ya başvurulmalıdır.
-
Sosyal Medya Platformlarına Bildirim: Taciz eden hesaplar engellenmeli, platforma rapor edilmelidir.
-
Psikolojik Destek: Uzun süreli siber zorbalık, TSSB gibi ruhsal sorunlara yol açabileceğinden profesyonel yardım alınmalıdır.
Devlet ve Özel Kurumların Rolü
-
Okullarda dijital farkındalık eğitimi verilmeli.
-
Sosyal medya şirketleri, saldırgan içerikleri filtreleyecek algoritmalar geliştirmeli.
-
Yasal düzenlemeler sıkılaştırılmalı ve uygulanabilirliği artırılmalı.
Dijital Dünyada Vicdanın Yitimi ve Hukukun Rehberliği
Siber zorbalık, dijital çağın vicdansız çocuğudur. Sınır tanımayan erişim, anonim kimlikler ve gerçek hayattan kaçış arzusu, bireyleri dijital maskeler ardında saldırganlaştırmakta; buna karşı bireylerin ruh sağlığı, sosyal statüsü ve yaşam kalitesi ağır hasar görmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki, teknoloji kötü değil; kötü olan, onu kötüye kullanan zihniyettir. Bu bağlamda hukukun işlevi yalnızca ceza vermek değil, dijital çağın etik kodlarını yeniden inşa etmektir. Toplumun dijital şiddete karşı bilinçlendirilmesi, gençlerin erken yaşta dijital etikle tanıştırılması, yargının hızla aksiyon alması ve mağdurlara çok yönlü destek sunulması, bu yeni nesil zorbalık biçiminin panzehiri olacaktır. Kimi zaman bir "like", kimi zaman bir "story", kimi zaman da üç kelimelik bir yorum bile, birinin hayatını sonsuza dek karartabilir.
Dijital Çağın Karanlık Yüzü Siber Zorbalık

Günümüzde teknolojik devrim, insanlık tarihinin en radikal dönüşümlerinden birini teşkil etmektedir. Bu dönüşüm, yalnızca iletişim biçimlerimizi değil, aynı zamanda sosyal etkileşimlerimizin temel dinamiklerini ve gündelik yaşam pratiklerimizi de kökten değiştirmiştir. Ancak tarihteki tüm büyük devrimler gibi, dijital devrim de kendi paradokslarını ve karanlık yanlarını beraberinde getirmiştir. Dijitalleşme süreci, bireyler arasında coğrafi sınırları anlamsız kılan yeni bağlantı biçimleri yaratırken, bu bağlantıların patolojik bir formu olarak "siber zorbalık" fenomeni ortaya çıkmıştır.
Siber zorbalık, postmodern toplumun en çarpıcı sosyal patolojilerinden biridir. Kavram olarak ilk kez Kanadalı eğitimci Bill Belsey tarafından 2000'li yılların başında tanımlanan bu olgu, dijital teknolojilerin yaygınlaşmasıyla birlikte küresel bir tehdit haline gelmiştir. Dijital iletişim araçlarının sağladığı anonimlik perdesi ve mesafe güvencesi, geleneksel zorbalık biçimlerinin dijital ortama aktarılmasını kolaylaştırmış, bu da şiddetin yeni ve daha sinsi bir formunun ortaya çıkmasına yol açmıştır. Siber zorbalığın temel karakteristiği, dijital platformlar aracılığıyla kasıtlı, tekrarlayan ve sistematik olarak bir birey veya gruba zarar verme niyeti taşıyan davranışlar bütünü olmasıdır. Geleneksel zorbalıktan farklı olarak, siber zorbalık zaman ve mekân sınırlaması olmaksızın sürdürülebilir, içeriği anında milyonlarca kişiye ulaştırılabilir ve çoğu zaman failin kimliği gizlenerek gerçekleştirilebilir. Bu özellikler, siber zorbalığın mağdurlar üzerindeki etkisini katbekat artırmaktadır.
Psikolojik araştırmalar, siber zorbalığın özellikle ergenlik dönemindeki bireylerde derin travmalara yol açtığını ortaya koymaktadır. Amerikan Psikoloji Derneği'nin 2022 yılında yaptığı bir araştırma, siber zorbalığa maruz kalan gençlerde depresyon görülme oranının %47, anksiyete bozukluklarının ise %39 daha yüksek olduğunu göstermektedir. Daha da endişe verici olan, Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre siber zorbalık mağduru gençler arasında intihar eğilimlerinin, maruz kalmayan akranlarına oranla üç kat daha fazla görülmesidir. Siber zorbalığın küresel boyutu incelendiğinde, UNESCO'nun 2021 verilerine göre dünya genelinde her üç öğrenciden biri siber zorbalığa maruz kalmaktadır. Bu oran, gelişmiş ülkelerde daha da artarak %40'lara ulaşmaktadır. Özellikle pandemi döneminde artan dijital etkileşim, siber zorbalık vakalarında %70'e varan bir artışa yol açmıştır.
Sosyolojik açıdan bakıldığında, siber zorbalık yalnızca bireysel bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal yapının dijitalleşme sürecindeki patolojik bir yansımasıdır. Dijital platformların sağladığı "sanal cesaret", bireylerin gerçek hayatta sergilemeyecekleri saldırgan davranışları sergilemelerine olanak tanımaktadır. Bu durum, toplumsal ilişkilerin niteliğini derinden etkilemekte ve dijital etiğin yeniden tanımlanması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Hukuki boyutu ele alındığında ise, siber zorbalıkla mücadele uluslararası düzeyde koordineli bir yaklaşım gerektirmektedir. Ülkelerin %65'i siber zorbalığı önlemeye yönelik yasal düzenlemeler yapmış olsa da, dijital ortamın sınır tanımaz doğası bu mücadelenin etkinliğini sınırlandırmaktadır. Bu nedenle, siber zorbalıkla mücadelede yalnızca hukuki önlemler yeterli olmamakta, dijital okuryazarlık eğitimleri ve toplumsal farkındalık kampanyaları da büyük önem taşımaktadır.
Siber Zorbalık Nedir?
Siber zorbalık; internet, mobil cihazlar ve sosyal medya platformları gibi dijital iletişim araçları kullanılarak bireylerin kasıtlı olarak tehdit edilmesi, küçük düşürülmesi, aşağılanması veya manipüle edilmesi şeklinde tezahür eden sistematik bir şiddet türüdür. Bu eylemler kimi zaman aleni bir şekilde, kimi zaman da anonim hesaplar vasıtasıyla gerçekleştirilmekte; mağdurlar üzerinde derin psikolojik, sosyal ve hatta fiziksel sonuçlar doğurabilmektedir. Özellikle ergenler ve çocuklar, duygusal gelişimlerinin en kırılgan evresinde olmaları nedeniyle bu tür zorbalığa karşı daha savunmasızdırlar.
Siber Zorbalığın Türleri ve Türk Ceza Kanunu'ndaki Karşılığı
Siber zorbalık, dijital iletişim teknolojilerinin kötüye kullanılması yoluyla bireylerin psikolojik, sosyal, ekonomik ya da bilişimsel bütünlüğünün ihlal edilmesidir. Bu eylemler hem bireyin dijital mahremiyetini hem de ruhsal sağlığını tehdit eder niteliktedir. Türk Ceza Kanunu (TCK), bu tür eylemleri çeşitli suç tipleri altında düzenlemiş ve mağdurların korunmasını amaçlayan hükümler getirmiştir. Siber zorbalık türleri, hem teknik hem de iletişim temelli olmak üzere iki ana başlık altında incelenebilir.
A. Bilişim Sistemine Yönelik Zorbalık (Teknik Bilişim Suçları)
Bu tür siber zorbalık, mağdurun dijital altyapısına doğrudan müdahaleyi içerir. Zorbalık eylemleri, genellikle mağdurun kişisel dijital verilerine izinsiz erişim sağlama, sistemlerini çökertme ya da verilerini silme gibi teknik müdahaleleri kapsar. Bunlar, yalnızca bireyin özel hayatını değil, aynı zamanda sistemsel güvenliğini de tehdit eder. Türk Ceza Kanunu bu eylemleri aşağıdaki hükümlerle düzenlemiştir:
-
Bilişim Sistemine Girme (TCK 243): Mağdurun izni olmaksızın bilişim sistemine erişmek suç sayılır.
-
Sistemi Engelleme, Bozma, Verileri Yok Etme veya Değiştirme (TCK 244): Bilişim sisteminin işleyişini engellemek, sistemdeki verileri silmek ya da tahrif etmek suç teşkil eder.
-
Yasak Cihaz veya Programların Kullanımı (TCK 245/A): Bilişim suçlarında kullanılmak üzere özel olarak tasarlanmış yazılım ya da donanımların üretilmesi, satılması veya kullanılması yasaktır.
Bu suçlar, teknik altyapının korunması açısından yalnızca bireyleri değil, aynı zamanda kamu güvenliğini de ilgilendirmektedir.
B. İletişim Yoluyla Siber Zorbalık (Psikolojik ve Sosyal Eylemler)
İletişim tabanlı siber zorbalık, genellikle dijital ortamda bireylerin sözlü, yazılı ya da görsel yollarla psikolojik baskı altına alınması şeklinde tezahür eder. Bu tür eylemler çoğu zaman tehdit, hakaret, iftira, dijital taciz ya da cinsel içerikli rahatsız edici mesajlarla gerçekleşir. Özellikle kamuya mal olmuş kişiler ve kadınlar bu tür zorbalığın yoğun hedefi hâline gelmektedir. TCK'da bu fiiller şu maddelerle düzenlenmiştir:
-
Tehdit (TCK 106)
-
Hakaret (TCK 125)
-
Kişisel Verilerin Kaydedilmesi (TCK 135)
-
Özel Hayatın Gizliliğini İhlal (TCK 134)
-
İntihara Yönlendirme (TCK 84)
-
Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132)
Bu hükümlerle bireylerin yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda dijital varlıklarının ve ruhsal bütünlüklerinin de korunması hedeflenmiştir.
Siber Zorbalık Türleri
Siber zorbalığın şekilsel olarak kategorize edilmesi, hem hukuki sürecin hem de psikososyal müdahalenin etkinliğini artırır. Aşağıda, bu türler detaylı biçimde ele alınmıştır:
1. Sosyal Medya Üzerinden Taciz ve İtibar Zedeleme
-
Mağdura yönelik hakaret, küfür ve aşağılayıcı içeriklerin paylaşılması
-
Özel mesaj ve görsellerin rızasız biçimde yayımlanması
-
Mağdurun kimliğini taklit eden sahte hesaplar açılarak içerik paylaşılması
-
Asılsız, iftira niteliğinde bilgilerle kişinin sosyal itibarının zedelenmesi
Bu eylemler, özellikle genç bireyler ve kadınlar açısından ciddi travmatik sonuçlara yol açabilmektedir. Sosyal medya platformlarının algoritmaları bu içeriklerin yayılmasını hızlandırarak mağduriyetin boyutunu büyütmektedir.
2. Dijital Mahremiyet İhlali ve Veri İfşası
-
Kişisel bilgilerin (T.C. kimlik numarası, adres, banka hesapları) ifşa edilmesi
-
Özel yazışmalar, e-postalar veya fotoğrafların rızasız biçimde paylaşılması
-
KVKK kapsamında korunması gereken verilerin açık hedef hâline getirilmesi
Bu tür zorbalık, sadece bireysel düzeyde değil, aynı zamanda kurumsal düzeyde de bilgi güvenliğini tehdit eder. Veri ifşası çoğu zaman şantaj, itibar suikastı ya da ticari casusluk amacıyla da yapılmaktadır.
3. Siber Takip (Stalking) ve Dijital Baskı
-
Mağdurun dijital tüm hareketlerinin sistematik biçimde izlenmesi
-
Sosyal medya üzerinden sürekli yorum, beğeni ve mesajla rahatsız edilmesi
-
Tehdit, şantaj ya da manipülasyon içeren dijital içeriklerle baskı kurulması
Siber takip, klasik fiziksel takipten farklı olarak daha az görünür ancak çok daha sürekli ve tahrip edici bir nitelik taşır. Özellikle eski partnerler ya da takıntılı kişiler tarafından uygulanan bu zorbalık türü, mağdurlarda ciddi psikolojik bozulmalara neden olmaktadır.
4. Kimlik Avı (Phishing) ve Hesap Ele Geçirme
-
Sahte web sayfaları veya e-postalar yoluyla kullanıcı bilgilerinin çalınması
-
Ele geçirilen sosyal medya hesaplarının kişisel ifşalara veya dolandırıcılığa alet edilmesi
-
Mağdur adına mesajlar gönderilerek çevresiyle ilişkilerinin bozulması
Kimlik avı, en sık karşılaşılan dijital suçlardan biridir ve özellikle dikkat dağınıklığı yüksek olan kullanıcıları hedef alır. Bu tür saldırılar, yalnızca bireyleri değil, kurumların dijital güvenliğini de tehdit etmektedir.
5. Psikolojik Manipülasyon ve İntihara Teşvik
-
Sürekli aşağılayıcı ve değersizleştirici içeriklerle mağdurun benliğinin zedelenmesi
-
Yalnızlaştırma, dijital ortamda dışlama ve hedef gösterme
-
“Mavi Balina” gibi dijital oyunlarla çocuk ve gençlerin ruhsal sağlığının bozulması ve intihara sürüklenmesi
Bu tür siber zorbalık, yalnızca bireysel travmalara değil, toplumsal düzeyde intihar oranlarının artmasına da neden olabilmektedir. Özellikle ergenlik çağındaki bireyler bu tür manipülasyonlara daha açık hâle gelmektedir.
Bu bütüncül yaklaşım, siber zorbalığın yalnızca teknik bir mesele olmadığını; aynı zamanda ciddi hukuki, psikolojik ve sosyolojik boyutlar taşıdığını göstermektedir. Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri, bu çok boyutlu tehdide karşı hukuki koruma sağlarken, toplumsal farkındalık ve dijital okuryazarlık da bu mücadelenin ayrılmaz bir parçası olmalıdır.
Hukuki Boyut: Türk Hukukunda Siber Zorbalık
Siber zorbalık, Türk Ceza Kanunu başta olmak üzere çeşitli mevzuatlarda doğrudan ya da dolaylı olarak düzenlenmiştir.
A. Türk Ceza Kanunu (TCK) Kapsamında
-
Tehdit (TCK 106): Dijital ortamda yapılan ölüm, yaralama, şantaj içerikli tehditler.
-
Hakaret (TCK 125): Sosyal medya paylaşımları veya mesajlar yoluyla kişilik onurunun zedelenmesi.
-
Kişisel Verilerin Kaydedilmesi ve Yayılması (TCK 135–136): Bilginin mağdur rızası dışında toplanması ve paylaşılması.
-
Bilişim Sistemine Girme (TCK 243): Hesap hackleme, şifre çalma.
-
Verileri Bozma veya Yok Etme (TCK 244): Dijital verilerin zarar görmesi.
-
İntihara Yönlendirme (TCK 84): Siber baskıyla intihara teşvik veya yönlendirme.
B. 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK)
-
Mağdura ait kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde paylaşılması, veri sorumlusu platformlara idari yaptırımların uygulanmasına yol açabilir.
C. Türk Borçlar Kanunu (TBK)
-
Manevi Tazminat (TBK 58): Psikolojik çöküntüye neden olan dijital şiddet sonrası açılabilir.
-
İtibarın Zedelenmesi Nedeniyle Tazminat (TBK 25): Sosyal çevrede saygınlık kaybı yaşayan mağdurlar açısından başvurulabilir.
Siber Zorbalıkla Mücadelede Bireysel ve Kurumsal Sorumluluklar
Bireyler Ne Yapmalı?
-
Delil Toplama: Ekran görüntüsü, link, tarih bilgisiyle birlikte içerikler arşivlenmeli.
-
Şikâyet ve Hukuki Başvuru: Emniyet Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, Cumhuriyet Savcılığı ve KVKK’ya başvurulmalıdır.
-
Sosyal Medya Platformlarına Bildirim: Taciz eden hesaplar engellenmeli, platforma rapor edilmelidir.
-
Psikolojik Destek: Uzun süreli siber zorbalık, TSSB gibi ruhsal sorunlara yol açabileceğinden profesyonel yardım alınmalıdır.
Devlet ve Özel Kurumların Rolü
-
Okullarda dijital farkındalık eğitimi verilmeli.
-
Sosyal medya şirketleri, saldırgan içerikleri filtreleyecek algoritmalar geliştirmeli.
-
Yasal düzenlemeler sıkılaştırılmalı ve uygulanabilirliği artırılmalı.
Dijital Dünyada Vicdanın Yitimi ve Hukukun Rehberliği
Siber zorbalık, dijital çağın vicdansız çocuğudur. Sınır tanımayan erişim, anonim kimlikler ve gerçek hayattan kaçış arzusu, bireyleri dijital maskeler ardında saldırganlaştırmakta; buna karşı bireylerin ruh sağlığı, sosyal statüsü ve yaşam kalitesi ağır hasar görmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki, teknoloji kötü değil; kötü olan, onu kötüye kullanan zihniyettir. Bu bağlamda hukukun işlevi yalnızca ceza vermek değil, dijital çağın etik kodlarını yeniden inşa etmektir. Toplumun dijital şiddete karşı bilinçlendirilmesi, gençlerin erken yaşta dijital etikle tanıştırılması, yargının hızla aksiyon alması ve mağdurlara çok yönlü destek sunulması, bu yeni nesil zorbalık biçiminin panzehiri olacaktır. Kimi zaman bir "like", kimi zaman bir "story", kimi zaman da üç kelimelik bir yorum bile, birinin hayatını sonsuza dek karartabilir.
